• USD  32,37
  • EURO  34,99
  • BORSA  9.090,25
  • ALTIN  2.325,61
SON DAKİKA

İYİ Partili Andican: Ne idiği belirsiz başkanlık sistemi

İYİ Partili Andican: Ne idiği belirsiz başkanlık sistemi

26 Haziran 2020 10:52

TBMM Genel Kurulu’nda dün Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının kaldırılmasını içeren kanun teklifi görüşmelerinde muhalefet Anıtkabir ziyareti için yaptıkları yürüyüşleri Ankara girişinde kesilen, polis şiddetine de maruz kalan Baro başkanlarını gündeme taşıdı.


Medyafaresi.com/ Ankara

.İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican, Anayasal haklarını kullanan Boralar başkanlarına yapılanları anlatırken, “Bugün Türkiye artık otokrasi olarak tarif ediliyor, otokrasi. Türkiye buna layık mı? Bu, ne idiği belirsiz başkanlık sisteminden bir an önce kurtulmalıyız arkadaşlar” deyince ittifak ortağı MHP’den tepki geldi.  

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, “Yok, efendim "Meclis fonksiyonunu yitirdi, etkisini yitirdi." sözleri zinhar temelsiz ve geçersiz iddialardır”  dedi. Erkan Akçay’ın  Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini öven açıklamalarından sonra söz alan İYİ Parti Grup Başkanvekili Musavat Dervişoğlu da, “Beştepe'den gelen kanun hükmünde kararnamelerin 31 tanesini değiştirmek için 23 tane yeni kanun hükmünde kararname çıkardınız. Dolayısıyla yani işler çok iyi yerli yerinde, bu sistem alacak bizi uçuracak iddiasında bulunmayın” dedi.

Genel Kurul konuşmaları şöyle:

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu düzenlemeler sonrasında bugün, HSK -HSYK'ydi, HSK oldu, biliyorsunuz- artık tamamen Cumhurbaşkanına bağımlı, onun tarafından yönlendirilen bir organ hâline gelmiştir. Bugün, dünyada en önde gelen ülke hâline geldik tutuklu gazeteci sayısı açısından. İlginç olan nokta şu: Gazeteciler yazdıklarından dolayı değil, yazmadıklarından dolayı tutuklanıyor. Böyle bir şey olmaz, dünya tarihinde böyle bir şey görülmemiş.

Hatırlıyorum, FETÖ döneminde bir gazeteci, yazdığı kitap basılmadan önce tutuklanmıştı. Ama, şimdi, yazmadığı şeyden tutuklanan gazetecilerle karşı karşıyayız.

Bütün devlet kurumları maalesef siyasallaştırılmış durumda ve -üzülerek söylüyorum bunu, böyle bir şeyin bu ülkeye yakışmadığını bilerek söylüyorum- Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yan kuruluşları hâline gelmişler. Aynen tek parti döneminde olduğu gibi, valiler, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin il başkanları gibi hareket etmektedirler, örnekleri var, girin Google'a göreceksiniz. Şimdi, o STK'lerin hepsi AKP'nin yan kuruluşu hâline gelmiş durumda ve AKP'ye yandaş, AKP politikalarını destekleyici nitelikte çalışmaları istenmektedir. Baro başkanlarının yürüyüşü, işte iki gündür ülkeyi meşgul ediyor. Ya, ben merak ediyorum arkadaşlar, baro başkanlarına, orada, Ankara'nın girişinde izin verseydiler, bu iktidar izin verseydi ne yapacaktı adamlar?

Yapacakları şeyi söyleyeyim, 150 metre birlikte yürüyüp ondan sonra minibüslere veya araçlara binip Atatürk'ün Anıtkabir'ine gitmekti, bütün yapacakları buydu. Buna izin vermemenin siyasi mantığını ne anlamak mümkün ne anlatmak mümkün.

Nerdeyse ilkokul müsameresi gibi bir şey, mahalle oyunları oynayan arkadaşların, gençlerin arasındaki şeyler gibi... Gösteriş, gösteriş. "Ben izin vermem. Ben izin vermem." İşte, "baskıcı yönetim" dediğimiz şey bu. Toplantı ve Yürüyüş Kanunu'na aykırı olmadığı hâlde, şiddet içermediği hâlde, silah bulundurmadığı hâlde bu insanlar yürüyebilmeliler. Buna bile izin vermeyen bir iktidarla şu anda maalesef karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, hukuk kaynaklarında hukuk devletinin karşıtı polis devletidir.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Andican.

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Bir polis devletinin üç temel özelliği vardır arkadaşlar: İktidar, devletin selameti için, bütün yaptıklarını devletin selameti için yaptığını iddia eder. İktidar, karşısındaki muhalefeti parçalamak, onun aleyhinde her türlü kararı alıp uygulamak için de aynı gerekçeyi ileri sürer. İki, kişilerin hak ve hürriyetlerini önemsemez, geri plana iter. Üç, kendisini yargıdan üstün görerek hiçbir şekilde denetlenemez bir konuma gelmeye çalışır, yargının denetiminden çıkmaya çalışır.

Hatırlayın, hatırlayın, "AYM'nin bu kararlarına saygı duymuyorum, katılmıyorum, uygulamıyorum." diyen, "Bu adamı nasıl serbest bırakır mahkeme? Direktif verdim." diyerek yargıyı yönlendiren yöneticiler… Hatırlıyor musunuz? İşte, biraz önce söylediğim gibi, kendisini yargıdan üstün görmek ve denetimine, yargı denetimine tabi olmamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın.

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Buna nasıl "demokrasi" diyeceğiz? Buna nasıl "hukuk devleti" diyeceğiz? Buna ancak "polis devleti" diyebiliriz arkadaşlar, kimse kusura bakmasın, kimse kusura bakmasın.

Bugün Türkiye artık "otokrasi" olarak tarif ediliyor, otokrasi. Türkiye buna layık mi? Demokrasi sıralamasında 137 ülke arasında 77'nci sırada Türkiye, yüz yıllık cumhuriyet geleneğine sahip bir ülke.

Son söz, bu, ne idiği belirsiz başkanlık sisteminden bir an önce kurtulmalıyız arkadaşlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İki yıldır öğrenmedin mi hoca ya?

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Maalesef.

Bir an önce şahsım rejiminden güçlendirilmiş parlamenter rejime dönüş yapmalıyız ve bu millet hak ettiği şekilde idare edilmeli diyorum ve saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - "Ne idiği belirsiz" demişsin. Kimin "ne idiği belirsiz"

ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Cevapları sen vereceksin Başkan.

Şimdi, pek çok not var aslında söylenebilecek ama ben sadece bir ifadeyi reddettiğimizi belirtmek istiyorum. Şu "ne idiği belirsiz sistem" ifadesini bu kadar yıldır Parlamentoda bulunmuş olan bir milletvekili açısından gerçekten üzüntü verici olduğu kanaatindeyim. Gün içerisinde defaatle söyledim, eleştirebilir, kendi iddiasını söyleyebilir ama " ne idiği belirsiz" demek bu milletin bizatihi kendisine hakarettir. Milletin onayından geçmiş bir Anayasa'dan bahsediyoruz. O yüzden bunları kullanırken bu hukuki ağırlığa, Anayasa'ya, milletimizin iradesine saygıyı unutmadan bu konudaki eleştirileri yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir kere, 15 Temmuz hain FETÖ darbesi bir fırsata çevrilmemiştir, sadece Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti, millet ve devlet olarak gerekli refleksi göstermiştir ve aynı zamanda, OHAL, anayasal ve hukuki bir düzendir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen millî iradenin kabulüyle gerçekleşmiştir. Ayrıca, 15 Temmuz hain darbe girişimine ve FETÖ'nün bütün alanlara nüfuzuna ancak OHAL düzeniyle mücadele edilebilirdi; bu birincisi.

Gelelim "ne idiği belirsiz" dediği sisteme. İki yıldır öğrenemediyseniz o sizin noksanlığınızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - 24 Haziran 2018 seçimleriyle yönetimde istikrar, temsilde adalet ilkesi ve güçlü Hükûmet, güçlü Meclis tahakkuk etmiştir. Somut verileri görmezlikten gelemeyiz. Yok, efendim "Meclis fonksiyonunu yitirdi, etkisini yitirdi." sözleri zinhar temelsiz ve geçersiz iddialardır. Ben şu anki Meclisimizin somut gerçeğini söyleyeyim:

24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte oluşan Meclisimiz, birincisi, tarihinin en yüksek temsiliyetine kavuşmuştur, vatandaşın verdiği oyların yüzde 95'i şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmektedir. İki: Meclisimiz çoğulcu bir yapıya sahiptir. 11 siyasi parti, 5 parti grubu ve 6 bağımsız milletvekilimizle birlikte çoğulcu bir yapıya sahibiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Üçüncü faktör: Uzlaşmacı bir Meclise sahibiz. Burada kanunlar çıkarken partiler arasındaki birtakım uzlaşma girişimleri ve yapılan ittifaklarla birlikte bu kanunlar kabul ediliyor. Dördüncüsü: Vatandaş sandığa gittiğinde yürütmeyi ayrı, yasamayı ayrı seçti ve kuvvetler ayrılığı da tahakkuk etti. E, bir meclisin demokratik, fonksiyonel, etkili olduğunu başka hangi faktörler gösterir? Yüksek temsiliyet, çoğulculuk, uzlaşmacılık ve kuvvetler ayrılığı. Meclisimizde somut bir gerçek olarak, şu anki bulunduğumuz Meclisin ortamını da lütfen inkâr etmeyelim. Bu somut gerçekleri bilerek ve bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin parametrelerine göre siyaset yapmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ediyorum, daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Benim söylediklerim tamamen gerçek, matematiksel gerçekler bunlar.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

"Ne idiği belirsiz"den çok fazla rahatsız olmaya gerek yok yani anlaşılamamış bir şey, sistemin doğru anlaşılıp anlaşılmadığı hususunda sıklıkla tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmalar bitmediğine göre hâlâ bir takım belirsizlikler var. Sistemin kendi içinde bazı garabetler barındırdığını defaatle ifade ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisinde doğrudur, çok sayıda parti temsil ediliyordur ama o partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken hangi yol haritasını takip etmek mecburiyetinde bırakıldığı da kamuoyunun malumudur, aşikâr bir konudur. Şimdi, uzlaşmacı Meclis dedik, elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu uzlaşmacı vasfından istifade etmemiz lazım ama sizler de biliyorsunuz biz de biliyoruz ki muhalefet olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımaya muvaffak olabildiğimiz bir kanun teklifi bile yok.


TBMM Genel Kurulu, iyi parti, Ahat Andican
ÖNCEKİ Meclis’te Koronovirüs kriz yönetim komisyonu oluşturuldu SONRAKİ Kılıçdaroğlu: Erdoğan kendi sonunu hazırlıyor