• USD  32,50
  • EURO  34,69
  • BORSA  9.693,46
  • ALTIN  2.499,53
SON DAKİKA

TBMM Başkanlığı’ndan 21 Şubat Dünya Anadili Günü tutumu! 23 önerge işleme alınmadı

TBMM Başkanlığı’ndan 21 Şubat Dünya Anadili Günü tutumu! 23 önerge işleme alınmadı

22 Şubat 2020 12:07

Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nde 22 milletvekili tarafından Arapça, Kurmancî, Türkçe, Süryanice ve Zazakî dilinde hazırlanan 23 adet hazırladığı önergeler TBMM Başkanlığı tarafından işleme alınmadı.


Hülya Karabağlı (Ankara)

HDP konuyla ilgili açıklamasında, “22 milletvekilimizin hazırladığı önergelerden Türkçe olanlar kabul edilirken, Arapça, Kurmancî, Süryanice, Zazakî ve Türkçe ile birlikte hazırlanan iki dilli önergeler Meclis Başkanlığınca işleme dahi alınmayarak iade edilmiştir” dedi.

TBMM’de kalabalık bir milletvekili ile düzenlenen basın toplantısında, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın okuduğu “Dünya Anadili Günü” metninde, “Kamuda çok dilli hizmet hayata geçirilmeli ve anadilde eğitim hakkının gaspına son verilmelidir” denildi. Açıklamada, dünyanın birçok ülkesinde farklı dillerin anayasal güvence altına alınırken Türkiye’de devletin yasaları ve aygıtları ile yok edilmeye çalışıldığı ifade edildi. Türkiye'de kaç dilin konuşulduğuna dair resmi ve uluslararası veriler bulunmamakla beraber hali hazırda 39 dilin konuşulduğu belirtilen açıklamada, UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası'na göre, Türkiye'de 18 dilin yok olduğu veya yok olma tehlikesi altında olduğuna dikkat çekildi.

HDP Basın Bürosu’ndan açıklama şöyle:

“Milletvekillerimiz Alican Önlü, Ayşe Sürücü, Dersim Dağ, Dilan Dirayet Taşdemir, Ebru Günay, Erdal Aydemir, Hasan Özgüneş, Hişyar Özsoy, Hüseyin Kaçmaz, İmam Taşçıer, Meral Danış Beştaş, Muazzez Orhan, Murat Sarısaç, Nuran İmir, Nusrettin Maçin, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ömer Öcalan, Pero Dündar, Remziye Tosun, Şevin Coşkun, Tuma Çelik ve Tülay Hatimoğulları, Dünya Anadili Günü sebebiyle kültür, anadili hakkı ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dillere ilişkin TBMM'ye Arapça, Kurmancî, Türkçe, Süryanice ve Zazakî önergeler sunmuşlardır.

22 milletvekilimizin hazırladığı önergelerden Türkçe olanlar kabul edilirken, Arapça, Kurmancî, Süryanice, Zazakî ve Türkçe ile birlikte hazırlanan iki dilli önergeler Meclis Başkanlığınca işleme dahi alınmayarak iade edilmiştir”.
Dünya Anadili Günü dolayısıyla Meclis’te düzenlenen basın toplantısı şöyle.

Yaşadığımız coğrafya, çok dilli, çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya sahip olmasına rağmen Cumhuriyet tarihinden bu yana izlenen tekçi, politikalar yüzünden farklılıklarımız her geçen gün yok edilmektedir. Bu coğrafyada yaşayan farklı diller yasaklar ve asimilasyonun kıskacına alınarak yok edilmeye çalışılmaktadır. Asimülasyoncu politikalar kısmen de olsa başarılı olmuştur. Türkiye’de konuşulan bazı diller yok olmuş bazıları ise yok olma ile karşı karşıyadır. Türkçe dışında diğer dillerin, kamuda, eğitim alanında ve hatta dönem dönem sokaklarda dahi kullanımına izin verilmemiştir. 1982 Anayasası’nın 42. maddesiyle de tek dile dayalı resmi dil politikasının çerçevesi çizilmiştir:

“Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.”

1983 tarihli 2932 sayılı Yasa’nın birinci maddesi ülke güvenliği açısından yasaklanan dillere ilişkin esas ve usulleri düzenlemiştir. Yasanın ikinci maddesi de düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kullanılamayacak olan diller başlığıyla Türk devleti tarafından tanınmış bulunulan devletlerin resmi dilleri dışındaki dillerle düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayımlanmasını yasaklamıştır.

Yasa’nın üçüncü maddesinde “Türk vatandaşlarının anadilinin de Türkçe olduğu, Türkçeden başka hiçbir dilin anadili olarak kullanılamayacağı ve yayılamayacağı” belirtilmiştir. Türkiye, birçok uluslararası sözleşmede özellikle dil ve etnisite konularına çekinceler koymuştur. Dünyanın birçok ülkesinde farklı diller anayasal güvence altına alınırken Türkiye’de ise farklı diller devletin yasaları ve aygıtları ile yok edilmeye çalışılmaktadır. Anadille ilgili kapsamlı düzenlemeler yapan BM, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), anadil tartışmalarını “insani ve kültürel haklar” kapsamında ele almaktadır.

2020 Uluslararası Anadil Günü çalışmaları, barışçıl diyalog ve sosyal içermenin desteklenmesine katkıda bulunacaktır. 2020 teması "Sınır tanımayan diller"dir.

Dilsel ve kültürel çeşitliliğin tanınması ve saygı gösterilmesi, toplumların birlik ve bütünlüğünün güçlendirilmesine katkıda bulunur. Bunlar hem toplum içinde hem de toplumlar arasında daha kalıcı barışın temelidir ve UNESCO'nun Uluslararası Anadili Günü'nü kutlama kararına yol açtı.

Uluslararası Anadil Günü 2020 kutlaması vesilesiyle, UNESCO Genel Merkezi tüm üye devletleri sürdürülebilir kalkınma ve kalıcı barış için dilsel çeşitliliği ve çok dilliliği kutlamaya davet etmektedir.

Türkiye'de kaç dilin konuşulduğuna dair resmi ve uluslararası veriler bulunmamakla beraber hali hazırda 39 dilin konuşulduğu belirtilmektedir.
UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası'na göre, Türkiye'de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altındadır.

Bunlardan; Ubıh, Mlahso (Doğu Süryanice) ve Kapadokya Yunancası tamamen yok olmuştur. Hertevin ve Mlahso (Doğu Süryanice) dilleri Süryani dilleri ailesinden Turoyo (Batı Süryanice), Ladino ve Gagavuzca, Romanca, Batı Ermenicesi, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Abazaca, Suret (Doğu Süryanice) dili de UNESCO listesinde yok olma tehdidi altındaki diller arasında anılmaktadır. Adıgece, Abhazca, Kabar-Çerkes dilleri ve Zazaca ise UNESCO listesinde "kırılgan" diller kategorisinde yer almaktadır.
Ülkedeki farklı dillerin hali bu iken 20 milyona yakın yurttaşın anadili olan Kürtçe üzerindeki baskılar her dönem artarak devam etmiştir. Yasaklara ve asimilasyon politikalarına maruz bırakılan Kürtçe sistematik bir baskıya rağmen varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bu baskılar, 2002 ve 2003 senesinde Avrupa Birliği'ne uyum süreci kapsamında çıkarılan yeni kanunlarla kısmen azalmıştır. Bu yıllarda, Türkiye'de "devletin bölünmez bütünlüğüne" aykırı olmaması şartıyla, azınlık dillerinin öğretilmesi için kurslar açılmasına veya var olan kurslarda bu dillerin öğretilebilmesine olanak verilmiştir.

2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve ardından ilan edilen OHAL ve OHAL'e dayanılarak çıkarılan KHK'ler ile birçok kurum kapatılmıştır. 2016'da, 676 sayılı KHK ile Türkiye'de günlük Kürtçe yayın yapan tek gazete olan Azadiya Welat, Evrensel Gazetesi’nin Kürtçe yayın yapan dergisi Tiroj, Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDÎ-DER) ve İstanbul Kürt Enstitüsü kapatılmıştır. DBP’li belediyelere bağlı çokdilli eğitim veren başta 850 çocuğun eğitim gördüğü Ferzad Kemanger okulu olmak üzere toplam 18 kreş ve okul kapatılmıştır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Kayapınar Belediyesi’ne bağlı olan çokdilli eğitim veren Zarokistan ve Xalxalok kreş öğretmenlerinin iş akdine son verilmiş bu kreşlerdeki eğitim tek dile indirgenmiştir.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bağlı Kürtçe oyunlar sergileyen Şehir Tiyatrosunun oyuncularının iş akdine son verilmiştir.

DBP’li belediyelere bağlı çok dilli eğitim veren başta Aram Tigran Kent Konservatuarı, Cegerxwîn ve Nuda kültür sanat merkezleri olmak üzere birçok kurumdaki çokdilli eğitimlere son verilmiştir. Kürtçe park, cadde, sokak isimleri değiştirilmiş, belediyelerdeki Kürtçe tabelalar indirilmiş, çok dilli kamu hizmetine son verilmiştir.

Bölge illerinde Kürtçe dersini seçmek isteyen veliler okul yönetimleri tarafından çoğu zaman materyal ve öğretmen eksikliği bahaneleri ile geri çevrilmektedir. Çoğu okulda Kürtçe derslerini dile vakıf olmayan farklı branşlardaki eğitmenler vermektedir. Bu bölümden mezun ataması yapılmayan yüzlerce eğitmen olmasına rağmen farklı branşlardaki eğitmenlerin bu dersi vermesi kabul edilemez bir durumdur.
Kürtçe ve diğer diller üzerinde kurulan baskılar devletin tekçi anlayışını yansıtmaktadır. Bu tekçi anlayışa son verilmeli ve Türkiye’de yaşayan tüm diller anayasal güvence altına alınmalıdır.

Kamuda çokdilli hizmet hayata geçirilmeli ve anadilde eğitim hakkının gaspına son verilmelidir.


ÖNCEKİ CHP sordu: Kamu bankası müdürünün maaşı 139 bin lira mı? SONRAKİ Kışlada siyaset! Jandarma mezuniyet töreninde Erdoğan'ın pankartı açıldı