• USD  32,49
  • EURO  34,91
  • BORSA  9.716,77
  • ALTIN  2.439,53
SON DAKİKA
Sokak şiddetinden mi döndük?

Necmi Hatipoğlu nhatipoglu55@gmail.com

Sokak şiddetinden mi döndük?

25 Haziran 2019 15:47

23 Haziran’da tekrarlanan İBB seçimleri hakkında herkes bir şeyler yazdı, çizdi, söyledi.


Ancak bir isim vardı ki; pek çok konuda aynı düşündüğümüz bu isim, sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede bir büyük tehlikeden nasıl dönüldüğünü anlatıyordu

Profesör Atilla Yayla’dan söz ediyorum.

Kendisi Türkiye’nin en kıymetli siyaset bilimcilerinden birisidir. Yayla hoca aynı zamanda Liberal Düşünce Topluluğu’nun kurucuları arasında yer alan ve başkanlığını yapan, özgürlükçü düşünce yapısıyla bütün kesimlerin dikkatini çeken bir isimdir ve halen Medipol Üniveristesi’nde dersler vermektedir.

Atatürk hakkında geçmişte söyledikleri yüzünden çok defa linç edilmek istenmiş, toplumun tabularından arınıp, özgür düşünce yapısı üzerine inşasıyla ilerleyebileceğini savunduğu için bağnaz, dogmacı, sözde bilim adamlarının her daim hedefinde olmuş bir değerdir Sayın Yayla.

Seçimden sonra şöyle bir twit attı:

Ne kadar farkına varıldı bilmem. Mesele sadece İBBB sçim meselesi değildi. Türkiye büyük bir badirenin eşiğinden döndü. İmamoğlu kazanmasaydı CHP tabanı buna büük bir ihtimalle sokakta şiddetle cevap vermek üzere kışkırtılmaya müsait hale gelecekti. Yaygın sokak şiddeti hayat bulsaydı, Türkiye’yi lime lime ederdi. İstanbul seçmeni  sadece bir yanlışı gidermedi böyle bir ihtimali de ortadan kaldırdı. Sağ olsun var olsun.

Adamcağız bir ihtimalden söz ediyor. Evet ille de öyle olacaktır demiyor, olasılığı bize göre de hayli yüksek bir ihtimale dikkat çekip, büyük bir badire atlatıldığını ifade ediyor.

Ama Atatürkçü Maocu çizgisiyle bilinen odatv başta olmak üzere belli bir kesimin hemen, derhal sözlü yazılı sataşmalarına maruz kalıyordu bu twitin ardından.

Şaka gibi di mi? Bilim, özgür düşünce demektir. Amma bir bilim adamı bu çerçevede fikir beyan etti diye linç edilmek isteniyor.

Sergilenen bu tavır bile Sayın Yayla’nın haklılığını göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Bakın, 17 yıldır üst üste yaşanan seçim yenilgileri yüzünden geleceğe dair umutları iyice tükenen CHP tabanı ile Ak Parti muarızları, iktidar eliyle yaratılan suni mağduriyeti de fırsat bilerek İmamoğlu’nun ipine öyle sıkı sarıldılar ki, İmamoğlu’nun en sıkı destekçisi Fatih Portakal bile, vali olayıyla ilgili İmamoğlu aleyhinde konuştu diye, trend topic olup günlerce yerlerden yerlere vuruldu.

Keza biz eli kalem tutan ve hiçbir siyasi partiye payanda olmayan bir grup gazeteci de, İmamoğlu’nun gördüğümüz yanlışlarını eleştirdik diye aynı gadre uğradık.

Şimdi düşünüyorum, Atilla hoca’nın bir ihtimal olarak sözünü ettiği sokak şiddeti, seçim böyle sonuçlanmasaydı gerçek olur muydu diye?

Olurdu, hem de bal gibi olurdu!

Milli takım dünya kupası almış gibi sabahlara kadar kutlamalar yapıldı mı, yapıldı! Kutlamalarda İktidar partisine ve onun liderine ağza alınmayacak hakaretler edildi mi, edildi!

Peki İmamoğlu değil de Yıldırım bu seçimi kazanmış olsaydı, aynı kalabalıklar sokaklara dökülmez miydi? Elbette dökülürdü! Peki provoke edilebilirler miydi, elbet kolayca edilebilirlerdi!

İnsanları düşüncelerinden dolayı mahkum etmediğimiz, bilim adamlarımızın düşüncelerinden dolayı linç edilmediği bir toplum haline dönüşmek için İBB seçimi inanın fırsat olabilir.

Sayın İmamoğlu, bu süreci doğru yönetir, iktidarın yaptığı yanlışa düşmeyip, kendisine oy vermeyen seçmenin oyunu değilse de rızasını alabilirse, özgürlükçü bir toplumsal yapının da önünü böylece açabilir kanaatimce.

Çok şükür ki, Atilla hocanın ileri sürdüğü görüş ihtimal olarak kaldı, İstanbul seçmeni, bir büyük badirenin atlatılmasında üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdi.

Hepimizin tek korkması gereken şey, düşmanla savaşmak değil, birbirimizle savaşmak olmalıdır ve buna fırsat verilmemesi için herkesin, herkesimin görüş ve düşüncelerine saygı duyulmalıdır.

Yoksa Ahmet olmuş Mehmet olmuş fark etmez, kimin seçildiği değil, seçilenin nasıl yönettiğidir kıymetli olan.

Toplumsal barış için geniş kapsamlı bir af bile tartışmaya açılabilir. Bu fırsatlar iyi değerlendirilirse, ülkemizin önü son derece açıktır. Ama kısır tartışmaların içinde sıkışıp kalır, kimseye tahammül edemezsek, bu temennimiz asla gerçek olamaz…