• USD  32,58
  • EURO  35,03
  • BORSA  9.839,16
  • ALTIN  2.460,44
SON DAKİKA
Tacizcilere teslim ettiğiniz çocuklarımız

Arzu Güven guvenarzutc@gmail.com

Tacizcilere teslim ettiğiniz çocuklarımız

10 Eylül 2020 09:55

Dereyatağını istila eden şehirciliğe itiraz etmek aklına(!) gelmemişti ve zaten az sonra Mercedes’ine binip gitti.


BLOK OY KARŞILIĞINDA GARANTİLİ HİMAYE!

Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerleyim. Türkiye Gündemi’nde ilk köşe yazımda Uşşaki Tarikatı lideri Eyüp Fatih Şağban’ın 12 yaşındaki çocuğa uyguladığı istismarla ilgili iki kelime yazmazsam olmaz...

Korktu derler!

İktidar, dindar nesil yetiştirme projesiyle yoksul kesimin çocuklarını istemeden bile olsa tacizi sıradanlaştıran bu yapılara yönlendirdi. 

AKP‘nin iletişim aygıtlarından biri olan tarikatlara, blok oy karşılığında belli sayıda milletvekili hatta bakanlık verildiğini biliyoruz. Dokunulmazlıkları siyasi bağlantılarla güçlenen, vakıflardan aktarılan sermayeyle holdingleşmiş bir yapıdan bahsediyoruz.

Üstelik, yaşanan taciz ve tecavüz vakaları ne ilk ne de son olacak. 12 yaşındaki kız çocuğun dudağından öpen sapığa, Allah dostu(!) toleransıyla yol veren annenin cehaletidir asıl sorun.

Çocuklarımızı bu karanlık yuvaların sapkın ablukasından nasıl koruruz? Aslında cevap basit. Laik ve çağdaş eğitimin yolundan sapmadan, evlatlarımızı öğretmenlere emanet ederek tabii ki. 

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Diyanet'in söz konusu tarikatla ilgili hazırladığı raporda: “Gayeleri insanların nefis terbiyesini sağlamak“ cümlesini referans almayı sakın aklınızdan geçirmeyin!  Diyanet çark etti ama iş işten geçti. 

Hatırlayın... Ensar Vakfı’nda yaşanan 45 çocuğa tecavüz vakası toplumsal hafızamızın en karanlık odasında yerini almıştı. İstismar ve tecavüz sistematik hale gelmiş ve birileri bize “SUSUN!” Diyor.

Koca koca adamlar, küçücük çocuklara halleniyor,

Kimin umrunda ki “İktidarın Bekası” 

AKP zarar görmesin telaşıyla yayın yasağı ile müdahale edecekseniz; 

Kapatın Dükkanı Gidelim.  

Tekrar ediyorum:  

SUSMAYACAĞIZ!  

İSLAMİ TATİL Mİ, İSLAMİ EĞİTİM Mİ?

Gelelim geçtiğimiz hafta gündemi meşgul eden diger bir konuya...

Diyanete verilen müjde!

Arazi kupon. Deniz sıfır, ada manzaralı...

Heybeliada Sanatoryumu’ndan bahsediyorum.

İktidara geldiği yıllarda seküler iddiayla siyasi arenada yerini alan Akp, militarize olduktan sonra, Diyanet iktidarın devamlılığına hizmet etmekle görevli bir kurum haline geldi.

Her geçen gün çağın meydan okumaları karşısında biraz daha çaresiz kalan AKP, vatandaşın dini hassasiyetlerine demir atmak zorunda kaldı.  Ve 2018‘de müthiş diplomasi atağı(!) gerçekleşti: Diyanet İşleri Başkanlığı Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı.

Tiyatral girişimlerle elinde kılıçla minberden indikten sonra, cübbesini giyip Giresun’a giden Ali Erbaş; halkın dini eğilimlerini göz önünde bulundurarak, yaşadığı çaresizliğe son noktayı koydu:

“İsyan etmeyin!”

Dereyatağını istila eden şehirciliğe itiraz etmek aklına(!) gelmemişti ve zaten az sonra Mercedes’ine binip gitti.

PEKİ YA MİLLİ EĞİTİM?

Yazımın bu son bölümünde bir annenin hassasiyetini hissedeceksiniz … Evladı bu yıl LGS sınavına girecek bir annenin telaşını. Eğitim sosyolojisinin en temel sorunu fırsat eşitsizliğidir. Özellikle merkezi sınavlar bu gerçeği onaylıyor.

Sınavda çocuğun başarısı sadece kendi performansıyla değil, ailenin ekonomik sermayesinden eğitime ne kadar bütçe ayırabildiğiyle doğru orantılıdır. Covid-19 salgınıyla beraber eğitim iyice çıkmaza girdi. 

Haber bültenleri hepimize; köylerinde internet bile olmayan çocukların çaresizliğini takdim ediyor, aslında hatırlatıyor. İki gün önce Beytüşşebap’ta görev yapan bir öğretmen, kolunun altına iliştirdiği yazı tahtasıyla kapı kapı dolaşıp öğrencilerine umut olmaya çalışıyordu. Kırsaldaki öğretmenlerin haklı  isyanını duyuyor musunuz? İnternet olsa tablet yok, tablet olsa internet yok!

Vatandaşın hali böyleyken, mikrofonların karşısına geçen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yaraları sarmak bir yana, adeta isyan etti:

Bütçe yetersizliği nedeniyle okulların onarılamadığını ve ihtiyaçların karşılanamadığını söylüyordu. Ama isyanı kime anlayamadım. İktisadi pay kavgası veren küçük esnafa mı, virüs salgınıyla birlikte büyüyen ekonomik krizle işsiz kalan vatandaşa mı?

Keşke Sn.Cumhurbaşkanına söyleseydi de sanatoryumu müze haline getirip gelirini M.E.B’in bütçesine aktarsaydı!

Vatandaşa IBAN‘lı bir müjde gelirse,

İsyan edip, dinden İMAN'dan çıkacak diye endişe ediyorum

Ne diyeyim ki,

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.

Sevgiyle.