• USD  32,54
  • EURO  34,94
  • BORSA  9.716,77
  • ALTIN  2.438,27
SON DAKİKA

KADEM: Şiddet mağdurunun azmettirene karşı da korunması sağlanmalı

KADEM: Şiddet mağdurunun azmettirene karşı da korunması sağlanmalı

07 Temmuz 2019 14:23

Kadın ve Demokrasi Derneği(KADEM) Hukuk Komisyonu Başkanı Canan Sarı, “Şiddet failini azmettiren kişinin de ‘şiddet uygulayan’ın tanımına dâhil edilmesi ve bu şekilde şiddet mağdurunun azmettirene karşı da korunmasının sağlanması gerektiğini düşünmekteyiz” dedi.


(Hülya Karabağlı - Türkiye Gündemi Özel Haber)

İktidara yakınlığıyla bilinen Kadın ve Demokrasi Derneği(KADEM) Hukuk Komisyonu Başkanı Canan Sarı, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK), İstanbul Sözleşmesi'nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonunda mağdurun korunmasının sağlanması için şiddet failini azmettiren kişinin da  ilgili yasaya girmesini istedi.

Sarı, “ Şiddet failini azmettiren kişinin de  ‘şiddet uygulayan’ın tanımına dâhil edilmesi ve bu şekilde şiddet mağdurunun azmettirene karşı da korunmasının sağlanması gerektiğini düşünmekteyiz” dedi.

Alo 183 yardım hattının, Aile Bakanlığının hizmet alanına giren tüm konularda hizmet verdiğini bu nedenle  ayrıca bir yardım hattı kurulması önerisinde bulunan Arı, bu hatta İngilizce, Arapça, Kürtçe gibi dil seçenekleri getirilmesini istedi.

KADEM, Hukuk Komisyonu Başkanı Canan Sarı, komisyona sunumunda şiddetin insanlığın en büyük sorunlarından biri olarak varlığını sürdürdüğünü, karşılarına en çok kadına yönelik şekilde çıktığını dile getirdi. Kadın olmanın, şiddete maruz kalmak açısından başlı başına bir etken olduğunu, İstanbul Sözleşmesi'nin, kadına yönelik şiddeti, insan hakları ihlali olarak sayması ve şiddetle mücadele için kurumsal mekanizma önermesi bakımından önemli olduğunu aktaran Sarı’nın şiddete karşı hazırladıkları çözüm önerileri şöyle:

KADEM HUKUK KOMİSYONU BAŞKANI AV. CANAN SARI: Öncelikle, önerilerimiz olarak İstanbul Sözleşmesi’nin hukuki boyutunun yanı sıra, şiddeti sona erdirme, ayrımcılığı sonlandırma ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunda sosyal boyutu da bulunmaktadır. Bu noktada Türkiye, sözleşmedeki önleme, koruma, soruşturma ve kovuşturma dışında politika üretme yükümlülüğünü de yerine getirmelidir.

-Şiddetin henüz başlamadan önlenmesi için toplumsal farkındalık çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

-Kadına yönelik şiddetin bir sosyal sorun olduğu anlayışından ziyade, insan hakkı ihlali ve ayrımcılık biçimi olduğuna ilişkin farkındalık kampanyaları düzenlenmelidir.

Şiddete başvurmaksızın sorun çözme yöntemlerinin öğretilmesi için kişiler arası iletişimin dâhil olduğu evlilik öncesi eğitim seminerleri yaygınlaştırılmalı, öncelikle pilot illerde zorunlu hâle getirilmeli, anne ve baba eğitim seminerleri yaygınlaştırılmalı ve ücretsiz hâle getirilmelidir.

-Millî Eğitim Bakanlığıyla protokol yapılmak suretiyle drama sınıf ve bölümlerinde yapılacak somut pratiklerle şiddete başvurmaksızın sorun çözme yöntemleri öğrencilere somut örnekleriyle öğretilmelidir.

-Televizyon programları ve özellikle dizilerde kadın ve çocuğa yönelik şiddet sahnelerinde şiddeti özendirici nitelik taşımamasına ilişkin yasal düzenlemeler unutulmaksızın alt yazı veya uyarı işareti ve benzeri uygulamalarla şiddete maruz kalınması hâlinde yasal başvuru hakları konusunda bilgilendirmeler yapılmalıdır.

-Şiddet haberlerinde şiddet mağduruna odaklanılması yerine, failin ön plana çıkarılması sağlanmalı, aksi duruma cezai müeyyideler getirilmelidir. Medya yoluyla şiddetin normalleştirilerek sıradanlaşması ve kanıksanmasıyla mücadele edilmelidir.

-Gerçekleşen şiddet değil, yargılama sonunda şiddet faillerine ve cinsel saldırı faillerine verilen cezalar konusunda kamuoyu bilgilendirilmelidir.

- Emniyet Genel Müdürlüğündeki bir birimin dizileri izlemek suretiyle trafik kurallarına uyulmaması hâlinde dizi yapımcılarına uyarı göndermesi şeklindeki çalışmanın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca da modellenmesi yerinde olacaktır.

-Medya, özellikle izlenme oranı yüksek diziler, kadına karşı şiddet ve ayrımcılık konusunda ayrı bir ekip tarafından izlenmek suretiyle, kadına karşı şiddet içeren sahneler hem dizi yapımcıları ve reklam verenlerine hem de Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna bildirilmelidir.

-Şiddetle mücadele konusunda toplumsal farkındalık oluşturacak dizilere sponsor olunmalıdır, olumlu örnekler ödüllendirilmelidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının şiddetle mücadelede kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve diğer alanlarda koordinasyon görevinin etkili bir şekilde gerçekleştirilmesi önemlidir.

- Alo 183 hattının bütün şiddet mağdurlarına değil, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hizmet alanı olan tüm konularda bilgilendirme yapan bir hat olması ve iş yüklerinin fazla olması nedeniyle, özellikle acil durumlarda şiddet mağduru ihtiyaç duyduğunda, yardım hattına ulaşamama riski bulunmaktadır.

-Bu nedenle şiddet mağdurları için ayrıca bir yardım hattı kurulmalı ve bu hat için de İngilizce, Türkçe, Kürtçe, Arapça gibi dil seçenekleri getirilmelidir.

-Özellikle şiddet mağdurunun kimliğinin gizlenmesi kararı alındığı durumlarda bu gizlilik ilkesinin ihlal edilmemesi için gerekli tüm imkânlar derhâl sağlanmalıdır. Hiçbir riskin kabul edilmemesi, gizlilik ilkesinin kamu görevlerinin ihmaline dayalı ihlaline göz yumulmaması gerekmektedir.

-Şiddet mağdurlarına yönelik psikososyal destek, sağlık yönlendirmeleri, hukuk danışmanlığı, eğitim öğretime devam etme, iş ve meslek edindirmeye yönelik çalışmaların düzenleme aşamasında olması ve uygulamaya tam olarak geçilmemiş olması sebebiyle şiddetle mücadele kanununun birçok uygulaması eksik kalmaktadır. Bu sorunların çözümünde ilgili bakanlıklarla iş birliği kaçınılmaz olup iş birliğine sadece iyi niyet dileklerini içeren ve hiçbir yatırımı olmayan eylem planları şeklinde olmaması bağlayıcı ve denetlenebilir olması zorunludur.

-Sözleşmeyle yüklenilen risk analizi sadece mağdurun hayati tehlikesi yönünden yapılmaktadır. Oysaki bununla beraber risk analizi daha kapsayıcı bir uygulama olup ölüm riskiyle beraber durumun ciddiyetine ve şiddetin tekrarlanma ihtimalini de içerir şekilde risk analizinin somut kriterleri belirlenerek muhtemel şiddetin önlenmesinde araç olarak kullanılmalıdır.

-Şiddetin önlenmesi için aile terapi uygulaması kuşkusuz önemlidir. Şiddeti doğuran bazı sebeplerin bu yolla giderilmesi de mümkündür. Uygulamada bu özel terapiler pahalı ve ulaşılması güçtür. Devlet hastanelerinde yahut başkaca birimlerde buna uygun uzmanlık bulunmamaktadır. ŞÖNİM’ler şiddet mağduru ve şiddetin failine rehabilitasyon hizmetiyle görevlendirildiğinden aile terapi merkezine dönüşerek asıl fonksiyonundan uzaklaşma riski bulunmaktadır. Bu sebeple kamu kurumlarında aile terapisinden faydalanacak birimler kurulmalıdır.

Medyadan gördüğümüz ve takip ettiğimiz üzere şiddet toplumda iletişim dili hâline gelmektedir. Yaygınlaşan bu durumu oluşturan sebeplerin tespiti için daha fazla toplumsal araştırmalar yapılmalı, şiddetin sonuçlarını doğuran sebepler, psikososyal, kültürel ve demokratik yapılar incelenerek ve  detaylı analizler yapılarak araştırılmalıdır. Sebeplerin tespit edilmesi ve bu sebeplerin ortadan kaldırılması suretiyle şiddetle mücadele edilmelidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının yahut sivil toplum kuruluşlarının gerçekleştiği eğitimler, projeler şiddeti ortadan kaldırmakta maalesef yetersiz kalmaktadır.

-Yapılan çalışmaların verimliliğini artırmak üzere inovasyon içeren yöntemlere başvurularak eğitimlerin şiddeti uygulayan, şiddet uygulama ihtimali olan faillere yönelik olması da elzemdir.

-6284 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinde kolluk görevlileri için öngörülen çocuk ve kadının insan hakları ile kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim alma şartı mülki idareler için de getirilmeli, uygulanabilir olması için ise eğitim çalışmaları yapılarak emniyet, valilik, kaymakamlıkta özel birimler oluşturulmalıdır.

-Kanunda cumhuriyet savcılıklarının talep ve tespit kararı verecek merciler arasında yer almaması düzenlemedeki bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Kanunun 2/g maddesinde kanunda şiddet olarak tanımlanan davranışları dolaylı olarak uygulayan kişi “şiddet uygulayan” tanımı içine sokulmamıştır. Bu sebeple “şiddet uygulayan” kapsamına şiddet failini azmettiren kişinin girip girmeyeceği konusunda da belirsizlik doğmaktadır. Bu hususun açıklanarak şiddet failini azmettiren kişinin de “şiddet uygulayan”ın tanımına dâhil edilmesi ve bu şekilde şiddet mağdurunun azmettirene karşı da korunmasının sağlanması gerektiğini düşünmekteyiz.

-Kanunun 9/2 maddesinde, bu kanun hükümlerine göre verilen kararlara karşı yapılan itiraz kararı veren mahkemenin dışında ayrı bir mahkeme tarafından incelenmektedir. Bu hüküm tedbir kararını veren mahkemenin itirazı incelemesine olanak tanıyacak şekilde düzenlenmelidir.

-Kanunun 6’ncı maddesinde koruma tedbirleri sırasında işlenen suçlarla ilgili olarak denetimli serbestlik ve diğer seçenek yaptırımlara başvurma hükümlerinin saklı tutulması yerinde değildir. Kadınlara karşı işlenen şiddet suçları için özel bir infaz sistemi gerekmektedir.

-Koruyucu tedbir kararları verilmesi aşamasında işlenen suçlar da şiddete başvuran kişiler için denetimli serbestlik, erteleme, paraya çevirme ve benzeri yöntemlere başvurulması engellenmelidir. Yine, bunun yanında izin kullandırma ya da herhangi bir nedenle erken tahliye durumlarında kadınlara önceden haber verilmesi gibi özel önlemler de alınmalıdır.

-ŞÖNİM’lerin kurulmasıyla şiddeti önleme ve izleme merkezlerinin kurulmasıyla hedeflenen şiddet mağdurları için tek kapı sistemi derhâl hayata geçirilmelidir. ŞÖNİM uygulamasına şiddet mağdurunun adli işlemler için önce ve zorunlu olarak karakola yönlendirilmeleri, ulaşım vasıtası yönünden sıkıntı yaşamaları, şiddete maruz kalanların mağduriyetini artırmakta, yeterli bilgi ve psikolojik desteğe ulaşamamaları sonucunu doğurmaktadır.

-Yasal bir değişikliğe gerek kalmadan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığının imzalayacağı bir protokolle bu sorun da çözüme kavuşturulmalıdır. Yine, yedi, yirmi dört saat çalışma usulüne tam olarak işlerlik kazandırılabilmesi için görevlinin bulunduğu nöbet sisteminden ziyade alanında uzman tüm personelin mevcut olduğu bir sistemin benimsenmesi mağdur kadının taleplerini karşılar nitelikte olacaktır.

-6284 sayılı Kanun’a göre oluşturulan arşiv ve verilerin gerektiğ inde kişilik haklarına aykırılık teşkil etmeyecek şekilde ilgili kurum ve kuruluşların paylaşımına sunulması da önem arz etmektedir. 6284 sayılı Kanun uyarınca yapılacak olan başvurularda bürokratik işlem ve engeller olmamalı, taleple süreç başlamalı ve tüm hizmetler aynı çatı altından koordine edilerek kurumlar arası iş birliği benimsenmelidir.

-6284 sayılı Kanun uyarınca sivil toplum kuruluşlarıyla ortak projeler yürütülerek çözüm ortaklığı sistemi benimsenmelidir. Kanun uyarınca merkezin rehberlik etmesi ve meslek edinme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde ilgili kurum ve kuruluşlarla protokol düzenlenmesi, bu protokollerde mağdur kadının istihdamda öncelikli olmasının sağlanması gerekmektedir. Kanun uyarınca tedbir kararlarının neticelerini izleme konusunda elde edilen verilerin gerektiğinde kişilik haklarına aykırılık teşkil etmeyecek şekilde ilgili kurum ve kuruluşların da paylaşımına sunulmalıdır.

-Kanun uyarınca hazırlanacak programlar arasında şiddetin  nlenmesiyle ilgili tespit amaçlı ev ziyaretleri, anket çalışmaları, eğitim çalışmaları, evlere mektup, broşür gönderimi gibi çalışmalar organize edilmelidir.

-ŞÖNİM’lerde yeterli sayıda uzmanın çalışması sağlanmalıdır, ŞÖNİM’lerde psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve pedagog olmalıdır; çalışanlarına gerekli ve sürekli eğitimler verilmelidir. ŞÖNİM’in iş yükünü artıran, ayrıca fail ve mağdurun aynı binada olmasıyla sonuçlanan şiddet failinin rehabilitasyonu görevi farklı kurumlara verilmelidir.

-Yine, özellikle İstanbul Sözleşmesi gereğince oluşturulan ŞÖNİM’ler de önemli bir görev ifa etmekle birlikte, lokasyonlarının kadınların rahatlıkla ulaşabilecekleri şekilde konumlandırılmaları gerekmektedir. Bu merkezlere ulaşamayan kadınlara bilgi ve destek verilmesi mümkün olamamaktadır.-

Özellikle İstanbul, Ankara merkezlerinin lokasyonları değişmelidir. ŞÖNİM’ler kadınların rahatlıkla ulaşabilecekleri ve verim alabilecekleri yerlerde kurulmalıdır. ŞÖNİM’lerin görevinin işleyişi hızlandırmak olduğu unutulmadan şiddete maruz kalanların, örneğin sığınmaevine gidip, oradan ŞÖNİM’e getirilip, oradan tekrar sığınmaevine gönderilmesi gibi tekrar tekrar dolaştırılması engellenmelidir.

-ŞÖNİM’lerde verilecek psikososyal destek hizmeti standartları belirlenmelidir. Cinsel şiddet mağdurları için ayrı bir kurum olarak tecavüz, cinsel şiddet, kriz merkezleri kurulmalıdır. ŞÖNİM mekânlarının engelli erişilebilirliği, yaşlı, hamile, yeni bebekli, mülteci, geçici koruma altında olanlar, okuryazar olmayan, Türkçe konuşamayan, çatışma ortamından gelen  kadınlar gibi özel ihtiyaç sahibi ve şiddete açık hassas grup kadınlara hizmet üretecek biçimde de düzenlenmesi gereklidir.

(Hülya Karabağlı - Türkiye Gündemi Özel Haber)


kadem, Canan Sarı
ÖNCEKİ Doğan Şentürk’ten gazetecilerin fişlenmesine sert tepki SONRAKİ Fatih Portakal’dan Merkez Bankası tepkisi: Faturayı millet ödeyecek